YDT sınav sistemindeki yeni yapılanma ile puan ağırlığı, eskiden öncelikli olarak dil bölümü sorularında iken artık TYT bölümündeki sorular ile nerede ise eş değerdir. Hali ile hem YDT hem de TYT sınavları için erkenden ve belirli bir plan dâhilinde çalışmaya başlamak zorunlu hale gelmiştir. Yazımıza bu giriş ile başlamamızın temel sebebi ise bölüme yeni başlayan ya da hatta içinde olmasına rağmen diğer dersleri bir kenara iterek sadece dile odaklanan bir öğrenci kitlemizin bulunmasındandır.
Dil bölümlerinde yıllar içerisinde yaşanan bir diğer değişime de bu noktada dikkat çekmek gerekmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz ve neticesinde ortaya çıkan piyasalardaki şişkinlik ve işsizlik ve de akabinde ortaya çıkan üniversiteli işsizler ordusu üniversitelere giriş sınavına hazırlanan öğrencilerin bölüm tercihlerini de hali ile etkilemektedir. Bu durum, mezunları 4 yıllık eğitim öğretim hayatlarının ardından dil yeterlilikleri ile gerek yurt içinde gerek yurt dışında çok çeşitli alanlarda çalışabilen dil bölümlerine olan rağbetin artmasına neden olmuştur. Bu durum da ÖSYM tarafından hazırlanan dil yeterlilik sınavlarını yıllar geçtikçe daha seçici ve eleyici hale getirmiş ve de getirmektedir.
Günümüzde dil bölümünden hazırlanan herhangi bir öğrenci aklından asla çıkarmamalıdır sınav tekniği üzerine verilen ezbere dayalı eğitimlerin her geçen yıl giderek geçerliliğini yitirdiğini ve de yitirmeye devam edeceğini. Bundan dolayıdır ki alacakları dil eğitimleri çok yönlü olmalı ve de dilin tüm becerilerini kapsayacak şekilde bir mutlakıyet içermelidir – dinleme, konuşma, yazma, okuma, dilbilgisi – ki tam dil hâkimiyeti ile gerek üniversiteye giriş sınavında gerek ardı sıra gelecek eğitim hayatlarında gerekse de iş hayatlarında bu alanlardan herhangi birinin eksikliğini hissetmesinler ve de eğitimlerinin ilk yıllarında hazırlık gibi bir birim ile ömürlerinden bir yıl daha kaybetmek gibi sorunlar yaşamasınlar.
Mevcut durumu göz önüne aldığımızda ise temel bir atasözü karşımıza çıkmaktadır: “Bu hayatta ne yapacağımıza karar vermek kadar ne yapmayacağımıza karar vermek de önemlidir.”
Bir dil bölümü öğrencisi ne yapmamalıdır?
- Mutlak dil eğitimini gerçekleştiremeyen kurumlar yüzünden üretken becerilerden yoksun hale getirilmiş bir dil eğitimine tabi olarak dili sadece okuma ve ezbere dayalı birkaç soru tekniğinden ibaret görmek ve de doğru yolun bu olduğu aldatısına kanmamalıdır.
- Diller arası farklılıkların gözetilmediği, mutlak bir dil eğitiminden uzak bir şekilde soru tekniğinin dayatıldığı bir eğitimin sonucu olarak eksiklikler ve anlam kayıpları ile dolu bir çeviri yetisine bel bağlamamalıdır.
- Sınav tekniğine dayalı eğitim yapan kurumlarca kendi tekniklerine göre hazırlanmış soru bankalarını çözerek buradaki aldatıcı başarıya bel bağlayıp ÖSYM’nin her geçen yıl tam dil yeterliliğini daha çok gerektiren sorularından uzak kalmamalıdır.
- Eğitim biliminde beynin kusması olarak adlandırdığımız durumun ortaya çıkmasına izin vermemelidir. Nedir Beynin Kusması? Dayatma yoluyla, zorla, istemeyerek yapılan herhangi bir öğrenmede beynin kendini kapatarak bilgiyi çok az alabilme ya da aldığı bilgiyi çok kısa sürede geri iterek unutması, diğer bir deyiş ile kusmasıdır. İstatistiklere dayalı olarak ifade etmek gerekirse de bu oran maalesef %70’lere kadar varabilmektedir. Bir sözcüğün anlamına belki onuncu kez bakmanıza rağmen bir türlü öğrenememiş olmanız bu duruma verilebilecek en basit örneklerden biridir.
Bir dil bölümü öğrencisi ne yapmalıdır? - En temelde öğrenme ve edinme arasındaki farkı bilerek dili ezberlemek yerine öğrenmeden edinime geçen bir yol izlemelidir. Yani, teknik terimleri daha açık bir şekilde ifade edecek olur isek, öğrenilen bilgiyi hayata geçirmelidir ki bilgi kalıcı olabilsin. Bunun da tek yolu dili tüm yönleri ile kullanabilmektir. Unutulmamalıdır ki öğrenme piramidinin tepe noktası durağan beceri okumadır ve geriye bu etkinlikten bellekte bilginin sadece %10’u kalır iken piramidin tabanı, en geniş noktası, yapma-uygulamadır ve geriye bu etkinlikten bellekte bilginin %90’ı kalır.
- Öğrenme = Mevcut düzey + 1. Öğrenme sürecinde itidalli yani ölçülü olmalıdır. Kademeli bir şekilde, her defasında mevcut düzeyin üzerine sadece +1 konarak gelişen bir öğrenme, bir anda 3-5 tekniğin verilip hemen ileri düzey soruların dayatıldığı her türlü kısa süreli aldatmadan çok daha hızlıdır. Unutmayın kazanan daima kaplumbağadır.
- Dil öğrenmekten keyif alın! Dili tüm beceri alanları ile edinmeye başladığınızda, dilin o ilgi çekici, heyecan verici, ufuk açıcı ve de eğlendirici dünyasının da sizlere kapısını sonuna kadar açacağını, sonucunda ise çok daha az emekle çok daha keyifli bir şekilde hedeflerinize ulaşabileceğinizi bilin.
- Dile maruz kalmalısınız. Anadilinizi nasıl edindi iseniz, diğer dilleri de o şekilde edinirsiniz – dili hayatınıza dâhil ederek. Dinlediğiniz şarkılardan, okuduğunuz kitaplara ve izlediğiniz filmlere, takip ettiğiniz dergi ve gazetelerdeki köşe yazarlarından ağ üzerinde yazılar yazan ağ güncesi (blog) yazarlarına kadar gündelik hayatta takip ettiğiniz her yere hedef dili dâhil etmelisiniz ki öğrenme ve edinme süreci kendiliğinden, ek bir çaba göstermeksizin süregelsin.
- Öğrenme şeklinizi keşfedin. Öğrenme üç kanal ile olur işitsel – görsel – hareket temelli. Elbette ki bir kişi sadece a tipi, ya da sadece a ve b tipi değildir. Herkes üç kanalın üçünü de öğrenme sürecinde kullanır ancak biri diğerlerinden daima biraz daha ön plandadır. Öğrenme şeklinizi keşfetmek ve buna uygun teknik ve yöntemleri takip etmek hayat kurtarır. Öğrenme çeşitleri adlı ağ güncesi yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.
Özet ile – Öğrenin ki kullanabilesiniz, kullanın ki edinebilesiniz, edinin ki bilgiyi kalıcı kılıp ezberden çıkıp keyif alabilesiniz!Bir diğer yazımızda görüşmek dileği ile, sağlıcakla kalın.
Özgür AVŞAR